Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Strabon ve Homeros gibi yazarlara göre Antalya ve havalisi M.Ö. 5-6000 yıl önce iskân edilmiş ve buralara yerleşilmiştir. Buraya yerleşen en eski kavim Solimler olup önceleri kendi lisanını konuşmuş, sonraları Fenike, Karya ve Grek dillerini konuşmuştur. Hititliler ile Mısırlılar arasında yıllarca süren savaşlar sonucunda Yunanistan ve adalardan gelen Grekler, M.Ö 3 000. yılda yerleşmişlerdir. Yeni savaşlar, yeni göçler ve artan medeniyetin sonucu nüfus Antalya ve havalisinde artmış, yerleşim genişlemiştir. M.Ö 547 yılında İranlılar, M.Ö. 334 yılında İskender istila etmiştir. İskender buraları alırken Küçük Asya’nın güneyini Perslere karşı da korumuş ve kendi güvenliğini sağlamıştır. Zamanın karmaşık anında Bergama Kralı II. Attolos (159-138) stratejik önemini görmüş ve Antalya civarında bir şehir ve deniz üssü kurmuştur. 159-138 yılları arasında burada hüküm süren Kral II. Attolos’a ithafen Attalia, Atalia ve Adalya adlarının veren tarihçiler Antalya havalisi tarihine önemli bir not düşerler.(1)
İlk çağlarda Akseki'de üç önemli şehir devleti vardır. Bu devletlerden, birincisi şimdiki adı Gödene (Menteşbey) olan Gotenna, ikincisi şimdiki adı Ormana (Ardıçpınar) olan Erimna ve üçüncüsü şimdiki adı İvgalı (Sinanhoca) olan Etenna’dır. M.Ö. 133 yılında Bergama Krallığı Romalıların eline geçince Akseki yöresi de Romalıların egemenliği altına girmiştir.
Romalılar zamanında Homanand ve Sedaseis adlı kavimler yöreyi mesken edinmişler. Homanandlar'a ait hiçbir sikke bulunamamıştır. Çünkü bu topluluk dağınık olarak yaşamıştır. Romalılar Manavgat ırmağının doğusundan itibaren Akseki'ye kadar olan bölgeye Manaua ya da Manavua, ahaliye de Manavualar demiştir. Günümüzde hala bu bölge insanlarına manav denmektedir. Batı Anadolu’da sebze meyve satanlara manav denir. Belki Manavgat ilçesinin ismi bu kelimeden gelir.
Akseki kazası, Antik Melas (2) ırmağına yakın, dağlık kısmındadır. Vaktiyle Psidya sınırları buraya kadar uzanıyordu. Doğudan Kilikya, güney ve batıdan Pamfilya hudutlarının birbirine yaklaştığı bu üçgen öteden beri korunaklıdır. Roma devirlerinde önemli mevkilerde şehirler, kuleler tesis olundu. Süleymaniye, Bademli, Cevizli, Ormana, Unulla, Gödene, Minareli, Sinanhoca, Mahmutlu, Güzelsu ve Karadere’deki kalıntılar, köprü ayakları gelişen medeniyetin ve yaşamın en canlı izlerdir.
Akseki yöresinde yakın tarihte meydana gelen yerleşmeler incelendiğinde değişik sosyo-ekonomik faktörler dikkati çeker. Arazinin coğrafi yapısı, dağlık ve gözden uzak olması, gizli ve bilinmeyen eski yerleşimlere yataklık etmiştir. Antik dönemlerden kalan büyük kentlere ait kalıntılar olmasa da, Akseki çevresindeki bazı yerleşimlerde küçük ölçekli kalıntıları görülmüyor değil. Kırık dökük de olsa sütun ve lahit parçalarına rastlanabiliyor.
Akseki yöresinde ilk yerleşmelerde kavimlerin kırıntıları olan kabileler örgütlenerek yerleşim alanlarında yaşam biçimleri ve inanç yapılarıyla savunma, saldırı yöntemleri geliştirirler. Fiziki yapının elverişli ortamını kullanarak, tepelere yerleşirler. Eşkıya saldırılarına karşı doğal bir savunma mekanizmasıyla etraflarını surla çevirirler. Zamanla şehirleşmeler görülür. Surlar daha müstahkem mevkilere dönüşür. Merkezileşerek sivil bir yönetim altında, ana tanrıça, tanrı, rahip ve tapınak kavramlarını benimserler. Bu yerleşimlere örnek olarak Selge, Kagrai, Tıtyassos, Kotenna, Kasai ve Etenna verilebilir. Buralarda tapınak ve yönetim binalarının izleri günümüze kadar ulaşmıştır.
1- TOKSÖZ, Cemil. Antalya, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1959, s.20.
CİMRİN, Hüseyin. Antalya, Tuğrul Matbaası, İstanbul, 1982, s.45.
2-Manavgat nehri
Bademli Beldesi-köyü-mahallesi Antalya ili Akseki ilçesinin Konya tarafında sınır köyüdür. Bir yamaç köyü olarak uzanan yerleşim oldukça parçalı ve birbirinden uzak mahallelerden oluşur. Yerleşme su gözünün-kaynağının çevresinde gelişmiştir. Bademli, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerini birbirine bağlayan Toros dağlarının kolları arasında engebeli, ormanlık bir arazide kurulmuştur. İlçeye olan uzaklığı 55 km'dir. Antalya’ya olan uzaklığı ise 205 km'dir. Konya İl sınırına uzaklığı 5 km. Konya Beyşehir İlçesine uzaklığı ise 58 km'dir. 80 km.'lik arazi sınırları ile Akseki ilçesinin en büyük köylerinden birini olma özelliği taşımaktadır.
Kuzeydoğuda İmaçalı Dağı, Güneyde Koyun Otlatmaz Tepesi, Güney Batıda Karadağ ile çevrilidir. Köy içerisinde su kaynakları olan Göz ve Boriçi çevresine gelen iki topluluğun yerleşmesiyle oluşmuştur. Köyün manevi kurucuları Sinan ve Kenan Dedelerdir. Kaşıkçılığın da mimarları bu zatlardır. H.1285 yılında Sinan Hoca isimli bir zat bir cami yaptırıyor. Hitabetini Salih Efendi bin Hüseyin’e veriyor. Bir rivayete göre de H.1285 yılından önce Türkmen obalarından oluşan iki oba köye geliyor. Burada iki pınarı yurt ediniyorlar. Güney Mahalleye oturanlar Veli, Kuzey Mahalleye oturanlar da Musullar ismini alıyor. Bu isimler obaların beylerinden geliyor. Bir rivayete göre köyde Sinan ve Kenan isimlerinde iki evliyanın yaşamış olduğu ve bunların ikisinin kardeş olduğu söylenmektedir. Yine bir rivayete göre köy camisi köyün çukur bir semtinde olup, cemaatin gidip gelmesi mümkün olmadığından bugünkü Dibek Seyri denilen mahallede yeniden inşası düşünülmüş. Caminin tarihî kalıntıları bu mıntıkaya çıkarılmış, ancak sabahleyin Sinan ve Kenan isimli evliyaların kabirleri yanına mucizevî bir kuvvetle taşındığı halk arasında söylenegelmektedir. 1960 yılında inşa edilen cami, tarihî hüviyetini kaybettiğinden yıkılmış, ilgili zatların mezarları türbe hâline getirilip ziyarete açılmış, camiin yerinin çevresi duvarla örülmüştür.
Köy sınırları içerisinde İmeçalı namıyla anılan dağın tepesinde bir tane, Kızılbel tepesinde de bir tane olmak üzere iki evliya mezarı tespit edilmiş, bu iki dağın arası 4 km. olmasına rağmen bu zatların birbirleriyle haberleşmelerinde, birbirlerine taş attıkları ve Kızılbel’de İmeçalı’dan gelen beyaz taşın, İmeçalı’da Kızılbel’den gelen kırmızı taşın hâlen mevcut olduğu köylüler tarafından söylenmiştir. Rahmetli Ali Sümbül Beyefendi,bir sohbetimizde şu bilgileri verdi;
Hatıbın Değirmenin yanında yıkılan hanın cümle kapısında bir kitabede şunlar yazmaktaydı.Sahibü’l Hayrat, Kardelli el-Hac Hüseyin 1213, mah-i Zilhicce. Bu han 1797 yılında yapılmış. Hanın üzeri açık bir şekilde, ortada mertek yaklaşık 15 metre uzunluğunda uzunca bir han. Zamanın kervan yollarından kalma. Yanında Bademli’nin kurucularının mekânları, eski cami ve değirmen var. Aşağı Mahallede yamacın dibinde. İçerdeki izler yok olmuş. Tamamen düz bir satıh.
Hanın son incelemesinde duvarlarda kayaların köşeli ve işlemeli olması dikkatimi çekti. Bu kayalar Tıtyassos yerleşiminden getirilmiş olmalı. Özellikle hanın kapısının yan duvarlarında gruplar halinde oldukça belirgin. Hanın arka tarafında bir mezarlık içerisinde üç eski mezar tespit ettim. Aynı mezar türlerinden birkaç tane de yolun karşısında var. Büyük bir ihtimalle bu mezarlık bütündü. Sonradan arasından yol geçmiş. Aşağıda derenin kenarında da mezarlık var. Burada da birkaç mezar tespit ettim. Beldenin ilk mezarlığı, ilk yerleşim yeri buralar olmalı.Çünkü bu alanda yatırlar,değirmen,han ve mezarlıklar var.
(Çok daha geniş ve kapsamlı bir araştırma yazısı daha yakında sitemizde yayınlanacaktır.)