Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
TARİHİNİ BİLMEK-OKUMAK VE ARAŞTIRMAK ÜZERİNE BİR DENEME
Tarihin başlangıcı yaratılışla, milletlerin tarihi yazı ile başlamıştır. Milletler, tarihe yazılı belgeleriyle girer, yazılı belgelerde var oldukça tarihi aydınlatır. Tarihin akışında insan yapıcı unsurdur. Tarihin eskiliği insan ve kültürle anlaşılır. Kültür varlıklarımızı tanımak, elimizde kalanları anlamak, tarihi anlamak insanı tanımak değil midir?
Kültür, insan topluluklarını topluluk haline getiren, başka topluluklardan ayıran, onları bir kütle ve yığın haline düşmekten koruyan, mukaddes inançlar, ölçüler, prensipler, değerler, riayet edilen kurallar, hareket tarzları gibi değerlerin bütünüdür. Kültür, bir yaşam tarzı, bir hayat biçimidir. İnsanların kendini tanıyıp bilinçlenmesi ve geleceğini şekillendirmesidir. Bir toplumun bireylerinin sahip olduğu maddi ve manevi varlıkları duymak, görmek ve düşünmek, onları ayakta tutmaktır. Kültürün anlaşılmaz bir büyüsü vardır. Sıcaklığı, cazibesi her şeyden öte esareti vardır. Özde olmazsa esir eder. Çabuk tesir altına alır. Kemirir. Duyguyu, yaşantıyı, inancı kısaca geçmişten gelen değerlerimizi erozyona uğratır. Kültür davranışlarımızdır. Giyinmemiz, yememiz, içmemizdir. Kısaca her şeyde izi vardır. Ne kültürsüz millet ne de millet olmadan kültür olamaz. Milli kültürümüze sahip çıkmalıyız.
Kendi kültürümüzü kurtarmak için yabancı kültürleri yok etmeliyiz. Elbette farklı kültürleri tanıyacağız. Ama o kültürleri kendi kültürümüzden asla üstün görmeyeceğiz. Asla onlara teslim olmayacağız. Bizim coğrafyamızda, bizim kültür tarlalarımızda yabancı mahsullere asla izin vermeyeceğiz. Bizde var olan hazineleri gün yüzüne çıkarmaya çalışmalı, onları ülke insanına tanıtmalıyız.
Halkbilimi, doğumdan ölüme kadar insanların yaşantısında yer alan maddi ve manevi bütün kültür öğelerini bilimsel olarak derleyen, araştıran, değerlendiren ve bunların sistematik bir açıklamasını yaparak insanlığa kazandıran kültür, tarih-mirasıdır. Folklor bilimi ise halkın vicdan ve hafızasında olan manevi değerleri araştıran bir ilim olarak karşımıza çıkar. Milletin manevi hayatını diri tutmaya çalışır. Tarih, edebiyat, sosyoloji, psikoloji ve filoloji gibi bilim dallarına malzeme verir. Folklor, sadece ürünleri tespit etme işi değildir. Yapılan işleri tarafsız bir gözle izleme, anlama, sevme ve değerlendirme işidir. Aşk ister, sabır ister, anlayış ister, fedakârlık ister. Ünlü folklorcularımızdan Ali Rıza Yalman (Yalkın), hayatının on senesini Türkmenler arasında geçirmiştir.
Günümüzde modern endüstri asırlar öncesinden gelen bilgi birikiminin bir sonucudur. Birikim geçmiş zaman öğelerini, kültür varlıklarını teknolojiye feda etmektedir. İnsanoğlunun kendinden önce elde ettiği bilgi birikimleri, gelecek insanlara ışık tutarken birikimi meydana getiren değerleri yok etmektedir. Bu birikimler ve tecrübeler, yeniliğin oluşmasında temel etkendir. Değişen şartlar, ilerleyen ve kendini yenileyen teknoloji, maddi ve manevi unsurları etkilemekte, değişime uğratmaktadır. Bizde kitabımızda değişime uğramış, yok olmuş veya yok olmak üzere olan varlıkları belli bir zaman dilimi içinde tutarak aktarmaya çalıştık.
Belli zaman sürelerinde bir toplumda görülen maddi-manevi öğelerin tespit edilmesi ve bu tür araştırmalar yapılması gerekir. Çünkü etnografik veriler bir zaman kesiminde incelenen toplumu, grubu belli bir noktada tarif eder. Diğer yandan gelişme çizgisinin yönünü ve sağlamlığını belirler. Arasında farkı ortaya koyar. Bilgi birikimi ve tecrübe, modern teknolojinin nimetlerine yenilir. Bizim amacımız, kaybolan maddi ve manevi değerleri, modern teknolojiye yenilen birikim ve tecrübeleri yansıtmaktır.
Kitap yazma işine giriştiğimde, Değirmenlik köyünde Rahmetli Ali Sümbül ile yaptığımız bir söyleşi de, bu işin zor ve meşakkatli bir yol olduğunu, sabır ve sebat tavsiye ederek, 1914 yılında yanan Akseki Hükümet konağından kurtarılan tapu-sicil kayıtlarını anlattı.
O gün Aksekili bir avuç genç konağın ahşap çatısından içeri girip, bu günlere taşınan tapu- sicil kayıtlarını kurtarmıştır. Umarım bir gün sende o gençler gibi olur, biz gibi ihtiyarlayan insanları anlatacağın bir eser bırakırsın dedi. Bu sözlerin anlamını kendisini 2011 Aralık ayında kaybedince daha iyi anlamaya başladım.
Toplumlar bazı farklı insanlar yetiştirir. Âlim, devlet adamı, şair vb. Bu güzide insanları yetiştirmek nasıl zor ise, hatırda tutmak da o kadar zordur. Hatırda tutulmayanlar zamanla unutulur ve kaybolur. Kaybolanlar ise genç neslin hatırasında yoksa o zaman bizleri biz yapan değerler unutulur. Ağaç kökleriyle güçlenir. Köke verilen zarar ağacın kendisinedir.
Eskiden hayvancılıkla ve gurbette çalışarak yaşayan bölgemiz halkı, şartlar düzelince, acaba biz nerden geldik? Biz kimiz diye, kendilerini sorgulamaya başladılar mı? Toplumda huzuru sağlayan en önemli faktörlerden biri toplumu oluşturan kişilerin birbiriyle ilgilenmeleri, yardımlaşmaları ve birbirini sevmeleridir. Sevinçlerine ve hüzünlerine ortak olmalarıdır. Bu günü hazırlayan dündür, yarını hazırlayacak olanda bugündür. Dün ile yarın arasında köprü görevi görmek tek amacımızdır. Ulusumuzun yaşam biçimini ve varlığını en iyi gözler önüne seren gösterge, kuşaktan kuşağa aktarılan kültür değerleridir. Bu değerlerde maddi ve manevi varlıklarda görülür. Toplumların var oluşlarında değer yargılarını, kültürel varlıklarda görebiliriz. Örneğin, dilimiz, yemeğimiz, giyinmemiz, düğünlerimiz, sanatımız, müziğimiz. Bu gün bazı nedenlerden dolayı bu varlıkların kaybolduğunu görüyoruz. Geçmişine sahip çıkmayan geleceğini hazırlayamaz. Çünkü bir gün gelecek, gelecekte geçmiş olacaktır.
Anadolunun Türkleşmesi asırlardır süregelmektedir. Anadoluya yerleşen Türkler, her gittiği veya yerleştiği yöreye folklor zenginliğini de beraberinde götürmüştür. Türkçe, kelime hazinesi bakımından dünyanın en zengin dillerinden biridir. Buna bağlı olarak Türklerin folklor ve halkbilim açısından zenginliği folklor araştırmacılarına büyük görevler yüklemektedir. Son yıllarda baş döndürücü bir hızla gelişen-özellikle- görsel teknoloji, insanları araştırma, inceleme ve derleme gibi emek gerektiren çalışmalardan oldukça uzaklaştırmaktadır. Son yapılan araştırmalarda, kitap okuyan kişi sayısının % 10'lara kadar gerilemekte olduğu gözlenmiştir.