Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Dört kollu bir salın koluna yapışmak mı zor yoksa salın içinde olmak mı sorusunu sordum pazartesi sabahı kendime. Omzumda taşıdığım salın içinde canımın ta içi olunca, o kolu omuzlamak, dünyanın yükü gibi geldi. Sonra konuşmayı denedim, duydu mu beni bilmiyorum ama sözün bittiği yerde çokta konuşmanın anlamı yoktu. Doğup büyüdüğü topraklara döndü babam. Hastalığı boyunca, hayatının sonlandığı yerin memleketi olmasını çok istemişti, muradına erdi babam. Torosların eteğinde şirin kasabasından hiç kopmadı ömrü boyunca, benimde kopmamamı isterdi. 24 yıl sonra ilk kez gittim o kasabaya, içimdeki ateşin sıcaklığı güneşi aştı. Doğup büyüdüğü o eskimiş köhne evde, onun soluğunu soludum. Büyüklerden babamın anılarını dinledim. Cenaze töreninde saf tutmak için yarışan onca akrabası, dostunu kokladım, hepsinin üzerinde babamdan bir parça var gibiydi. Acımı paylaşarak hafifletmek istedim, yanıma hiç tanımadığım biri yaklaştı, gözlerinden akan yaş sel olmuştu ‘benim adım Mustafa, babanın asker arkadaşıyım’ diyebildi ancak. Ona sarılıp babamın askerliğini yaşadım. Sonra seksen yaşını çoktan aşmış bir dede geldi, ‘hüküm Allah’ın oğul, mühim olan bu dünyadan adam gibi gitmektir, senin baban adam gibi adamdır’ dedi. Babamın adamlığını bir kez daha yaşadım. Annemden son anlarını dinledim. Ağrılarını bile gizlemiş, kimse üzülmesin istemiş. Annemle vedalaşmış ve son soluğunu vermiş. Ölümün soğukluğunun hayırlısı olur mu bilmem ama herkese böyle nasip olsun diye düşündüm. Namaz için saf tuttuk ama gelenleri beklerken uzunca bir zaman geçti, en son yokuştan aşağı inmeye çalışan bir gencin gelişini bekledik, yanımda saf tutan bir abi, ‘o madur, bekleyelim’ dedi. Sonradan öğrendim, sanırım doğumsal engelli on beş yaşlarında bir çocuk, babamla selamlaşıp, hal hatır sorarmış babama. Onun o yokuştan hızla inmeye çalışma çabası, gözlerimden akan yaşın hiç durmayacağı hissini yarattı bende. Sıra en zoruna gelmişti, babamın bedeni ile vedalaşma zamanı. Biliyorum ki benimle hep gurur duydu, hatalarımla sevdi beni, öyle dersler verdi ki, kaç üniversite bitirmeye eşdeğer. Vedalaşmak en zoruymuş meğer, babamı toprağına emanet etmekmiş en zoru. Son kez ebedi mekanında dokundum ona ve bu topraklardan kopmayacağıma söz verdim. Gülümseyişi geldi gözümün önüne, gözlerinin içi gülerde, o hala bana güveniyor biliyorum. Sonra baş başa kaldık kısa bir süre, ayak ucundan baktım bir daha, beni görürse ağlarken çok üzülür diye düşünüp silmeye çalıştım gözyaşlarımı, sonra dua ettim. Hiç ayrılmak istemedim başucundan ama metanetli olma görevi benimdi, ablamın sesi ile kendime geldim. Kız çocuklarının babaları ile ilişkisi farklı olur derler ya, ablam ile babam çok iyi iki arkadaştı. Ablamın içinde yanan ateşi hissettim. Mezarlıktan ayrıldık. Tüm kasaba halkı ile birlikte yemek yedik, duaları ruhuna hediye ettik.
Dede evine döndük, babam artık aramızda bedenen bulunamayacaktı, elli yılını, iyisiyle kötüsüyle paylaşmış annem, gözlerime bakıyor ve gözyaşlarımın bir an önce dinmesini istiyordu. En zor zamanlarında yanında olduğu eşini kaybetmiş kadın, dimdik ayakta durup ablam ile bana kol kanat germeye çalışıyordu. Bir ara büyük amcam yanımıza yaklaşıp, babamla yaşadıklarını anlatmaya başladı; ‘çocukluğumuzda hiç ayrılmazdık babanla, cin gibiydi, ilkokula başladığımız yıllarda aynı yatakta yatardık, o dönemde benim altıma ıslatma sıkıntım vardı, annem çok üzülür bazen de bana kızardı-bak Mehmet hiç altını ıslatıyor mu? Derdi, ben duvar tarafında yatardım, o kenarda, bir sabah bir uyandım, ben kenardayım, baban duvar kenarında. O sırada babaannen girdi odaya -yine mi be oğlum dediğinde, baban kıskıs gülüyordu, sonradan anlattı, o gece o altını ıslatmış, kalkmış duvar tarafına geçip, ite ite beni ıslak yere göndermiş, ama dayanamadı sonra gidip anneme itiraf etti’ . Amcamın sözleri bittiğinde babamın aklı ile vicdanını yaşadım bir kez daha.
Hayatın başladığı noktadan sonladığı ana kadar geçen senaryolarımız farklı da olsa sonumuzun aynı olduğunu düşündüm. Babam asıl yolculuğuna başlamış, bu dünyada bana anılarını bırakmış, adını emanet etmişti. Hayatının en son döneminde ki dileği benim çocuğumu kucağına almaktı, oğluma onun adını verdiğimi duyduğunda dikleşen omuzları geldi gözlerimin önüne. Bundan sonrası mı? Hayat sonlanana kadar devam ediyor, üstümüze düşen görevleri yapmaya devam edeceğiz, şimdi yeni görevim oğlumu dedesinin adıyla adam gibi adam yapacak eğitimi verebilmek. Ölümün soğukluğunda yazmak zor, ama derler ya acılar paylaşılarak azalırmış, acıma paylaşan tüm dostlarıma, aileme teşekkür ediyorum.
Dr.Şahin Ünal
http://www.drsahinunal.com/yazilar/oykuler/item/memleket-sevdalisi-babam.html